Selçuklu sanatı, farklı dillerin ve bakış açılarının kaynaşmasından ortaya çıkan bir sanattır. Bunun nedeni, Selçuklular’ın oldukça çeşitliliğe sahip bir coğrafyada yaşamış olmalarıdır.
Anadolu gibi farklı kültürlerin kaynaştığı bir bölgede bulunmak, Selçuklular’ı eşsiz bir sanat sentezine ulaştırmıştır. Selçuklu üslubunun gelişim seyri bazı yerlerde yoğun, bazı yerlerde daha az yoğun, bazen benzersiz özelliklerle, bazen çok yerel özelliklerle, ancak genellikle farklı eğilim ve tekniklerin karıştırılmasıyla oluştuğunu ve zamanla Türk-Anadolu sanatını diğer İslam bölgelerinden ayıran bir kimlik kazandırdığını görüyoruz.
Her ülkenin sanatının, kültürünün bir yansıması olması doğaldır. Anadolu'nun kültürel açıdan en köklü Türk devletlerinden biri olarak kabul edilen Selçuklular, Anadolu'ya Türk bir çehre kazandıran büyük bir sanat dünyası oluşturmuşlardır. Anadolu Selçuklu camilerinde, medrese, türbe, saray ve kervansaraylarda; başta taçkapı üzerinde olmak üzere mihrap, sütunlar, başlıklar ve kemerlerde görülen klasik Anadolu Selçuklu üslubu, farklı desen ve motiflerle kendine has özellikleriyle görülmektedir. Bunlardan en önemlilerinden bir tanesi de süslemeyi oluşturan geometrik motiflerin sık sık kullanılmasıdır. Bu modeller Anadolu Selçuklu sanatı ile adeta bütünleşmiş ve bir kimlik kazanmıştır.
Süslemek, benzemek ve kendini donatmak demektir. Genel bir tanımla süsleme, belirli bir yerin, nesnenin, mimari eserin süslenmesine yönelik resim sanatının bir dalıdır. Stilizasyon ise şekillerin, görüntülerin ve motiflerin dekorasyonudur. Selçuklu’da da hem süsleme hem stilizasyon oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Anadolu Selçuklu mimarisinde yüzeyler bitkisel, geometrik, yazılı ve nadiren figürlü süslemelerle bezenmiştir. İlk dönemlerde doğudan taşıdıkları bezeme ve motif çeşitlerini kullanmışlardır. Anadolu'ya yerleştikten sonra motifler zamanla tam ve bağımsız bir Selçuklu kişiliği kazanmıştır.
Geometrik desenler, geometrik şekillerin belirli bir düzende birleştirilmesiyle oluşturulur. Geometrik motiflerin sistematik düzenlemesinden birkaç ağ ortaya çıkar. Kapalı geometrik düzenlemede motif bitirilerek kenarlarına yerleştirilmiştir. Açık geometrik düzenlemede çizgiler sonsuza kadar sürecek şekildedir. Geometrik düzenlemede kullanılan ekler, belirli aralıklarla yerleştirilen noktaların sistematik olarak birleştirilmesiyle oluşturulan kenarlardır. Selçuklu Anadolu sanatında geometrik süslemelere yer verilmiştir. Altıgen bantlar kesişir, yıldız ve iç içe bezemeler, iç içe geçme bezemeler geometrik kompozisyonu oluşturur. Bu süslemeler küçük kareler, eşkenar dörtgenler, dikdörtgenler, yıldızlar, çokgenler ve haç şeklindeki parçalardan oluşur.
Selçuklu dönemi seramik sanatının kökenlerinin, İslam öncesi olarak da bilinen Orta Asya Türk boylarına kadar uzandığı bilinmektedir. Bu dönemin uzantısı Çin ve Proto-Türk boylarına kadar uzanır. Kaynaklar, ikinci ve birinci binyıllarda Çin'de yaşayan Proto-Türkler olduğuna inanılan İç Asya'nın Shang Hanedanlığı ve Chou Hanedanları döneminde Kuzey Çin'in en eski seramik sanatı merkezlerinden biri olduğunu söylüyor. Çinlilerin Hsiungnu adını verdikleri Doğu Hunları tarafından kurulan büyük devlet kaldırılıp batı sınır illeriyle ticaret başladığında, Çin seramik teknikleri Çinlilerin yaşadığı Orta Asya'nın bazı eyaletlerine yayılmıştır.
Selçuklu imparatorluklarının yerleşim alanlarının genişlemesi ve imparatorluk sarayının belirli bir başkente bağlı olmaması, tek bir şehir etrafında bir kültür merkezi veya füzyon sunamaması anlamına geliyordu. İran, Suriye, Mezopotamya ve Irak gibi kültür karmaşası olan bölgelerde yerleşik kültürlerin bir arada yaşamasında çok uluslu ve çok kültürlü bir ortamın ürünü olan Büyük Selçuklu seramiklerinin bu bağlamda kendine has özelliklere sahip olduğu söylenebilir. İmparatorluğun siyasi yapısına bakıldığında, büyük Selçuklu çanak çömleğinin ulusal bir karakterden ziyade bölgesel bir karaktere sahip olduğu söylenebilir. Anadolu, çok ulusluluk ve çok kültürlülük sentezinin bir uzantısı olarak ulusal bir kimliği benimsemiş görünmektedir. Bu bilgilere dayanarak Selçuklu dönemi seramik sanatının sürekli üzerine ekleme yapılan bir ilerleyişe sahip olduğu ve Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine yayılma sürecinde Türk seramik sanatı tarihinin ana yapı taşlarını oluşturduğu anlaşılmaktadır.
Seramik karolar geleneksel Türk sanatlarından biridir ve genellikle bina yapılarının dekorasyonunda kullanılır. Saray, çeşme, türbe ve benzeri yapıların iç ve dış dekorasyonunda kullanılan kalıplı seramik üründür. Kütahya ve İznik mozaikleri olmak üzere iki bölüme ayrılmıştır. Bu, özellikle İslam'a dönüşen ilk Türk Müslüman ülkesini kurdukları Karahan Hanedanlığı (955) sırasında yaygındı. Tapınaklarını el yapımı mozaikler ve desenli çinilerle süslemeye başladılar. El işlemesi çini süsleme geleneği o dönemin yapılarında kendini göstermeye başlamış ve yaygınlaşmıştır. Bu gelenek, Türk çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Daha sonra Büyük Selçukluların ve Anadolu Selçuklularının geleneği haline geldi. Daha sonra Osmanlı İmparatorluğu'na kadar devam etti.
Çini, Selçukluların hüküm sürdükleri yerlerde inşa ettikleri birçok mimari alanda süs eşyası olarak kullanılmıştır. Selçuklu çinilerinin özelliklerinden kısaca bahsedelim. Kare, dikdörtgen veya altıgen olduklarını görüyoruz. Mozaik şeklinde yapılmış, sıva veya Horasan harcına uygulanan süslemeler olduğunu söyleyebiliriz. Zamanla bu mozaik tekniğine Kûfe kitabeleri ve Rumi motifleri eklenmiştir. Tarih boyunca gelişen Türk çini sanatı, 16. yüzyılda İznik ve Kütahya çinileri ile zirveye ulaşmıştır.
Kil, toprak, toz ve su karışımından elde edilen seramikler, şekillendirme işlemlerine tabi tutulurlar. Bu işlemden sonra yüksek sıcaklıkta pişirilir ve son hallerini alırlar. Evlerde mimari olarak kullanımlarının beraberinde birçok aksesuarda ve objede de seramikleri görebiliriz. Kullanım alanı olarak çeşitli duvar objeleri, tabaklar, çanaklar, çömlekler, testiler, kaseler, vazolar, aydınlatma ürünleri ve ayna çerçeveleri gibi daha birçok ürün görülmektedir. Bunların yanında ev aksesuarı olarak kullanımı da oldukça yaygın görülmektedir. Fayanslar, karolar ve çinilerle süslenmiş ev dekorasyonları ile mimari bir kullanıma da sahiptir.
Bu teknikte, desenin ana çizgisi çini bisküvilerin üzerine kömür tozu ile geçilir ve tahrir boyası samur fırçasıyla boyanır. Genellikle kömür tozundan yapılan tahrir boyasında, boya ve su karışımı uygun şekilde ayarlanmalıdır. Tahrir işlemi ile kalıbın dış çizgisi, ana çizgisi ortaya çıkar. Yanlış işaretlenmiş bir alan varsa, dikkatlice kazıyıp bir iğne veya neşter ile silinebilir. İnce veya kalın çizgiler düzeltilebilir, düzeltilecek alana yeniden tahrir çizilebilir.
Çini bisküviler, çini sanatçılarının duygu, deneyim ve sanatsal anlayışından yola çıkılarak çini boyası ve samur fırçaları ile çizilir. Karo kaplamalar doğal oksitler kullanılarak elde edilir, bu nedenle sırlama aşamasında akmazlar. Bir sanatçının elinde aynı kiremit boyası kullanılsa bile bazen farklı tonlarda desenler ortaya çıkar. Bu durum sanatçının fırça darbelerine, fırça darbesi tekniğine ve hazırlanan boya karışımına göre değişiklik gösterebilir.
Özgür Bir Tarz: Eklektik Dekorasyon yazımız da ilginizi çekebilir.
PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.